BRIGHTON + WINDSOR + HAMPTON COURT + STRATFORD-UPON AVON / İNGİLTERE

Türkiye de doğup büyüdüm, ama hani derler ya bir güzel gün görmedim, benim çocukluğumda, sağcı-solcu ayırımı, gençliğimde ve sonrasında Türk-Kürt ayırımı ve bugünlere geldiğimizde gelişen öteki ayırımı ile, hiç birlik-beraberlik ve huzur dolu gün yaşamadım. Böyle bir ülkede, eğer empatiniz tavan yapmış ise, bireysel mutluluk çok zor.

Krizde işsiz kalıp, dil öğrenimi için İngiltere'ye gidince, hayatımın en huzurlu ve mutlu günlerini orada yaşadım. Görünüşte Monarşi ile yönetiliyor ama bence, dünyadaki en Demokratik ülke. Deniz ve güneş olmadan yaşayamam diyen ben, güneşi az gören yağmurlu ve soğuk ülkede hayatımın geri kalanında yaşayıp, o topraklarda ölmek istedim. Burada benim gözümden İngiltere'yi paylaşmak istedim.

Bana döndüğümde hep sordular, en çok neresini sevdin dediler, bende onlara şehrin içlerindeki, balta girmemiş ormanlarını, gece- gündüz özgürce, en ıssız yerlerde bile, tek başıma gezebildiğim için sevdim dedim.

Burada ilk olarak paylaşacağım fotoğraflar, Londra yı gördükten sonra, benim gibi denizi özleyenlerin uğrak yeri Brighton.

Londra'dan 60 dakikalık tren seyahati ile gelebileceğiniz Brighton

Biz araba ile geze geze geldik ve hemen sahile indik

1860 yılında yapılan ilk iskele, 1987 de büyük bir fırtınada
zarar görmüş, 2003 yılında yanmış, 


Bando harika müzikler çalıyor






Hilton Otel
Sahilde her keseye uygun, yeme-içme alternatifleri var,
denize karşı ister çay-kahve, ister yemek, o sizin keyfinize kalmış


Grand Hotel




Bizim Lunaparkların aynısı iskelede











ve en cok gormeyi istedigim yerlerden biri olan Kralicenin sarayi Windsdor a geldim 




kasabanin icindeki alisveris merkezi

kralice bu tren ile gelirmis



eski tren istasyonu



























satonun ici muhtesemdi fakat fotograf cekmek yasakti,
once sarayin butun odalarini gosteren mini bir kopyasini goruyorsunuz. 
sonra butun odalari tek tek dolasiyorsunuz









sarayin arkasindaki ucsuz bucaksiz bahce. tipki eski filmlerdeki gibi hersey




Ingilterede agaclarin fotograflarini cekmeye doyamadim, 
o kadar buyuk ve ihtisamli, kimbilir kac yuzyildir oradalar ve olmaya da devam edecekler



asker yaninda durup ben fotograf cektirirken hic yuzume bile bakmadi, 
yalniz gorevli sakin dokunmayin poz verirken dedi, guldum 
ve oyle dedigi icin tam tersi sarilasim geldi 


kucuk bir yapma selale





binanin ayrintilari super, tas isciliginin en guzel ornekleri









Windsor Şatosundan Londra'ya dönüşte, yol üzerindeki Hampton Court'a uğradık 
burasi da tıpkı masallardaki saraylar gibi



upuzun ucsuz bucaksiz bir havuz








hayatimda ilk defa bambi gordum hem de bir tane degil 
surusu oradaydi ve mutlu mesut otluyorlardi





atlar beni gorunce, yiyecek verir miyim diye, hemen yanima geldiler






veee işte  Shakepeare'in doğdugu 
kasaba'ya geldik, önce karnımızı doyurduk 

Yemekler nefisti, buralara yolunuz düşerse adı burda

İngiltere'ye geldikten sonra, en cok gormek istedigim yer bu kasaba idi ve
 o hayalimi de gerceklestirdim şükürler olsun:))
























Iste bu evde dogmus ve restore edip 
aynen ziyarete acmislar hayran oldugum yazarin evini


Evin içi, tiyatronun maketi


evin arka bahcesi






evin onunde aynen boyle hatira fotografi cektiriyorsunuz, kafam tam uydu kafasina:)






Ingiltere'nin parklarina ve her kosede karsiniza cikan, 
  hikayesi olan banklarini çok seviyorum









Unlu yazarin esinin yasadigi ev






Yorumlar

Popüler Yayınlar